* Turlarımızda, kişi sayısına bağlı olarak 17, 29, 31, 46 ve 54 kişilik araçlar kullanılmaktadır…
Peri bacaları hakkında bilgi verirken genel bir tanımlama yapacak olursak, çoğunluğu konik gövdeler üzerine şapka tabir edilen sert kaya başlıklardan oluşmuş. Peri bacaları oluşumunda en büyük pay da şapkalarına düşüyor. Çünkü şapka kısımlarının araziye göre daha sert yapıda olması, aşağısında koni biçiminde yükselen ve nispeten daha yumuşak olan gövdenin korunmasını da sağlıyor. Peri bacalarının gövde kısımları yanardağ kırıntısı da denilen tüfit, volkan külü ve tüften, şapka kısımları ise ignimbirit ve lahar gibi sert, dayanıklı kayaçlardan. Bu yüzden sert şapkalar ağırlıklarıyla aşağı doğru baskı yaparak konik gövdeleri rüzgar aşınmasına daha dirençli kılıyor. Bir diğer özelliği ise konik gövdede bulunan tüfün erozyonunu önlemesi ve peri bacasının yüksekliğini kontrol altında bulundurması oluyor ki, peri bacasının var olabilmesi, daha doğrusu ömrünün uzun olabilmesi bu yüzden şapkaların kayaçlarındaki dirence bağlı desek yalan olmaz. Kapadokya’da erozyonla oluşan şapkalı peri bacaları dışında mantar biçimli, sütunlu ve sivri peri bacaları da görülüyor. Peri bacalarının çapları ise 1 metreden başlayıp 15 metreye kadar büyüyebiliyor. Bu oranlardan daha küçük veya daha büyük olanları peri bacası olarak değerlendirilmiyor. Renkleri genellikle gri veya beyaz olan peri bacalarının milyonluk yaşlarına rağmen dimdik ayakta durmaları doğanın sunduğu bir mucize gibi. Dünyada bazı yerlerde peri bacaları oluşumuna benzeyen şekiller görülse de, Kapadokya’dan başka hiçbir yerde bu kadar yoğun bulunmuyor. Bu yüzden Kapadokya Peri bacaları dünyanın 7 harikasından biri olarak gösteriliyor. Peri bacaları oluşumu çok ama çok büyük zamanlara yayılarak günümüze kadar gelmiş olsa da, zamana karşı ne kadar direneceğini öngörmek depremin olacağı saati bilmek gibi bir şey. Her ne kadar yüzyıllar içinde yeniden oluşacağı var sayılsa da doğadaki değişimler ve aşındırıcı faktörler devam ettikçe peri bacalarının dirençleri de azalıyor.